Merhabalar, Aklımı kurcalayan onca şey… Belki de çalışmak aklımızdan kaçınmanın en iyi yolu olduğu için modern dünya tam anlamıyla beyinlerimizi iş piyasaları içinde kilitliyor. Sadece geçinmek için başlayan meslek edinme ve iş sahibi olma yolu bir anda kendimizden, aklımızdan ve hücrelerimizi kaplayan her histen kaçınmak ve kontrollü bir topluluk oluşturmak için ince ve dar bir tünele dönüşüyor. Sistem ve sektör olarak suçladığımız bu döngüyü belki de her birimiz bir birey olarak kendimiz oluşturuyoruz. İşsizlik ise çok ince bir aralık, bu dar tünelin içinde. Sıkıştırdıkça sıkıştırıyor. O olağan sandığın yoğun temponun bir anda dışında kalınca biriktirdiğin, ertelediğin ne varsa önüne dökülüyor sanki. Koşmak mı istiyorsun, durup saklanmak mı? Her şey belirsiz zihninde. Aslında beynini kemiren yığınları örtüp reelleştirdiğimiz diğer kemirileri koymuşuz üzerilerine ve yaşıyoruz. Her sabah geçimini sağlamak için temel vazifesine doğru yola çıkan bir insan bir şeyler tepe taklak olmad...
Kayıtlar
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Herkese Merhaba, Öncelikle neden böyle bir blog var, burada ne anlatılıyor? Bunun cevabıyla başlamak istiyorum: Gün içinde öyle çok an yaşıyoruz ki ve tüm hayatımız akarken biz zihnimizde de kimseler bilmeden başka türlü bir hayata kapılıp gidiyoruz. Bu duruma bir paylaşım noktası oluşturmak istedim. Kendimle konuştuklarımı sözcüklerle tasvir edeceğim. Sizin kendinizle konuşup benim duyabildiklerimin de ayrıca tasvirini, zihnimde canlandırdıklarımın anlatımını yapacağım. Ana temada çalışma hayatı var. Çalışmak ve geçim sağlamak hayatın ana noktası. Hobilerimiz, hayallerimiz, ilişkilerimiz, evliliklerimiz, satın aldıklarımız, tüm dünyamız geçim kaynağımızın etrafında şekilleniyor. Bizler sahip olduğumuz işler ve onun etrafında kurduğumuz bir hayatla varlık gösteriyoruz. İş yaşamının içindeki bireyler gün içinde uyanık olduğu zaman diliminin en az 8 saatini işiyle ve işini kapsayan kişilerle birlikte geçiriyor. Ortalama bir şekilde ifade edecek olursak; 16 saatini uyanık,...